Atatürk Şakir Zümre'yi Sofya Ateşemiliterliği yaptığı dönemlerde tanımıştı. Cumhuriyetimizin kuruluşu ile birlikte İstanbul Haliç kenarındaki, Sütlüce'de kurulan Türkiye'de ilk bombanın yapıldığı Şakir Zümre Fabrikası, silah üretmek üzere kurulmuştu. Fabrikasında silah üreten "Zümrezade Şakir Bey" Türkiye'de ilk silah ihracaatını da yapan firma sahibi olarak Türk sanayicileri içinde yer almıştır.
Haliç'in Beyoğlu tarafı Sütlüce semtinde kurulan Şakir Zümre Fabrikası, Çolakoğlu Demir Çekme Fabrikası, Arçelik Buzdolabı Fabrikası, Halıcıoğlu Tel Çivi Fabrikası, Demas Demir Çekme fabrikası, Alanya Demir Çekme Fabrikası, Kısmet Fermuar Fabrikası, Ramazanoğlu Bakır Fabrikası, Kutup Kalorifer Kazanı Fabrikası, Diren Madeni Eşya Fabrikası, Kar Demir Çekme, Profilo Bot Fabrikası, Hasköy İplik Fabrikası ile çeşitli iş kollarına ait onlarca atöye ve işyeri, bacalarından dumanlar çıkararak üretimlerine gece gündüz devam ederlerdi.
KAĞITHANE, CENDERE, AYAZAĞA
Kağıthane ve Cendere boyunca, Kemerburgaz'a kadar uzanan bölgede kurulan fabrikaların bir kısmı şunlardı. Rabak Bakır Fabrikası, Arabacıoğlu Kereste Fabrikası, Keleşoğlu Mermer Fabrikası, Biksan Kablo Fabrikası, Çelik İzabe Fabrikası, Ünika Kablo Fabrikası, Ege Kimya Fabrikası, Plastifay Plastik Fabrikası, Kader Mensucat Fabrikası, Boronkay Arazöz Fabrikası, Detel Demir Çekme Fabrikası, Hacı Şakir Sabun Fabrikası, Balık Ağı Fabrikası ve çok sayıda deterjan, seramik ve başka işkollarına ait atölyeler kuruluydu.
DÖKÜM ve ÇELİK MERKEZİ
Silahtarağa, kalorifer kazanı, çelik, döküm ve izabe fabrikaları merkezine dönüşmüştü...
Koç Holding'e ait, ülkenin en büyük özel sektör döküm fabrikası olan Türk Demirdöküm Fabrikaları ve sanayici Erenyol Ailesine ait, Turgut Özal'ın da bir dönem genel müdürlük yaptığı Elektrometal Döküm İzabe fabrikası, Ferhat Kocaballı Döküm Fabrikası(Fer Döküm) ile onlarca değişik iş koluna ait fabrika ve atölyeler burada üretim yapıyorlardı. Sünnet Köprüsü bölgesinde ise Türk Philips buzdolaplarını yapan Nurmetal (Estaş) Fabrikası faaliyetteydi.
Alibeyköy'e doğru uzayan güzergâh üzerinde, Yıldız Kalorifer Kazan Fabrikası, Yeni Gayret Demir Çekme Fabrikası, Sungurlar Kalorifer Kazan Fabrikaları, Bohemya Kristal Avize Fabrikası, Cem Düdüklü Tencere Fabrikası, Apikoğlu Sucuk Fabrikası ile Coşkun Sucuk Fabrikaları faaliyet gösterirlerdi.
Haliç'in Eyüp tarafında Çelik Endüstri Fabrikası, Makina Kimya Av FişeğiFabrikası, Aslan Tuğla Fabrikası, Otoyay Fabrikası, Preskold Buzdolabı Fabrikası, Bahariye Demir Çekme Fabrikası, Bahariye Mensucat Fabrikası, Prinç Çeltik Fabrikası, Gislaved Lastik Ayakkabı Fabrikası, Haydar Kaynak Elektrotları Fabrikası, Ayvansaray Cıvata Fabrikası kuruluydu.
ÜRETİM ÇEŞİTLİLİĞİ
Lastikten, tekstile, deterjandan kabloya, silah yapımından karoseriye ve kalorifer kazanlarına, inşaat demirinden traktör parçalarına ve gemi yapımına kadar çeşitli sanayi dalında imalat yapan yüzlerce fabrika, atölye ve tersanelerin kurulduğu bu bölge, tam anlamıyla adı konmamış organize sanayi bölgeleri durumundaydı.
Türkiye'de işçi işveren ilişkileri konularındaki hareketliliğin büyük bir kısmı işte bu bölgede yaşandı. Direniş, grev, lokavt ve çeşitli demokratik işçi eylemlerin yaşandığı olaylarda, elbette acılar da yaşandı...
Kısa süren mutluluklara da şahit olan bu bölge, işçi sınıfı tarihine çalışanlar lehine kazanım olarak yazılan bir çok olayın da geliştiği yerdi...
Bu yazımızla dünyanın, Altın Boynuz dedikleri (Golden Horn) Haliç'in zaman dilimlerinden bir kısmını emek değerleri içinde anlatmaya çalışmak istedim.
Haliç kenarlarına fabrika konduranlar, ucuz fabrika arsaları aldılar. Belkide teşvikle hatta bedava aldılar, orasını bilmiyoruz. On yıllarca buralardan büyük paralar kazandılar. Bir çoğunun hanları hamamları uçakları, oldu, bir kısmının ise fazladan mersedesleri ve metresleri...
Bulundukları yerde tevsiatlara girdiler işletmelerini büyüttüler. Başka bir kısmı ise Bursa, Eskişehir, Çerkezköy gibi şehir ve bölgelerde ikinci üçüncü fabrikalarını açtılar. Yeni yeni fabrikalar kurdular. Zenginliklerine zenginlik kattılar. Anlatmak istediğimiz onların sadece zenginlikleri, hanları, hamamları elbette değil.
Bir zamanlar Fatih'in donanmasını, karadan yürüterek hangi duygu ve düşüncelerle kavuşturabiliği Haliç'in, kısa zamanda ne hallere geldiğini de anlatabilmek!..
Elli yıl boyunca Haliçi'in her iki yakasında kurulu bu işletmeler her türlü kimyasal ve zararlı atıklarını da haliçe boşalttılar. Diğer işletmeler ise yine her türlü atıklarını boşalttıkları Kağıthane Deresi vasıtası ile Dünya güzeli Haliç'i dolduruldu..
Arıtma yapmadılar, yapmaya da ihtiyaç duymadılar. Seçilenler de arıtma yaptırmadı, yaptıramadı onlara...
Sanayicilerimiz, yöneticilerin ve idarecilerin gözlerinin içine baka, baka Haliç'te balık ve canlı bırakmadılar. Her türlü atıklarıyla Haliç'i zehirlediler. Silahtarağa'ya kadar giden şehir hatları vapurlarının yüzdüğü Haliç'te, kayıklar bile ilerleyemez oldu.
İstanbul efendilerinin oturduğu semtlerden kaçışlar başladı. Büyük çoğunluk kokudan evlerinde oturamaz duruma geldi. Bir kısmı başka yerlere kiraya gitti, bazıları da inanılmaz ucuz fiyatlara sattı evlerini.
90 lı yıllarda fabrika yerleri İstanbul Belediye'si tarafından istimlak edildi. Pazarlıklar yapıldı. Değerler biçildi.
Fabrika sahipleri, bir kere daha, hayır (misli misli) iki kere daha kazandılar. Hem fabrika bina ve arsa değerlerinin karşılığını aldılar, hem de başka bölgelerden yeni fabrika arsaları aldılar.
Haliç'in çamurunu temizlemek, sularını arıtmak ve bunların bedelini ödemek ise İstanbul halkına bırakıldı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder