Üretim, ülkeler için çok önemlidir.
Kaliteli üretim ise, ülke ve insanlık için çok daha da önemlidir.
Duman çıkararak yükselen çok sayıda ki baca görüntüsü, elbette sanayi oluşumunu belirtir.
Sanayi devrimini asırlar önce gerçekleştirmiş batı ülkelerinden ne kadar geride olduğumuz, Cumhuriyet kuruluşuna kadar toplu iğne bile yapamayışımızdan belli değil mi?
Yerli üretim toplu iğne ve raptiye bile, ancak 1951 yılından sonra imal edilmeye başlandı. İstanbul Davutpaşa semtinde 1951 yılında kurulan Atlı zincir ve iğne fabrikası, seri üretimi ile sanayimizin geliştiğine örnek gösteriliyordu...
Toplu iğnenin bile yapılamadığı, 600 yıllık "Cihan İmparatorluğunun" yerine kurulan genç cumhuriyet, devlet olma görevini yerine getirmek için, seri halde adımlar atmaya başladı.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Haliç'in her iki yakasına, ülke kalkınmasının en belirgin görüntüsü olan fabrikaların yapılmaya başlandığını biliyoruz. Bunlardan en önemlilerinden birisi Şakir Zümre fabrikasıdır.
İlk yerli bombanın İstanbul'da Haliç'in Sütlüce semtinde kurulu Şakir Zümre Döküm Fabrikasında yapıldığı, Türkiye'nin ilk silah ihracatının yine Şakir Zümre tarafından Yunanistan'a gerçekleştirildiğini kayıtlardan okumaktayız.
Genç Türkiye Cumhuriyeti, Trakya ve Anadolu içlerine doğru dokuma, şeker, kâğıt, askeri mühimmat, demirçelik ve çeşitli dallarda üretim yapan fabrikalar kurmasının yanında, hava ve demir yolu ulaşımlarında da çok önemli hamleler yaparak, devlet olma görevini hakkıyla yerine getirmeye başlıyordu.
1950 Yılından sonra imalat sanayi yatırımlarının, daha çok devlet destekli özel sektör eliyle yapıldığı görülüyor. İşte bu dönemde İstanbul, özel sektörün en çok yatırım yaptığı şehir haline geldi.
T. DEMİRDÖKÜM SİLAHTARAĞA FABRİKASI |
Sur dışı sayılan Topkapı, Bakırköy, Sağmalcılar, Davutpaşa, Eyüp Silahtarağa gibi, şehir merkezine yakın bölgeler, kısa sürede özel sektör yatırımları ile dolmaya başlıyordu.
Çeşitli dallarda üretim yapan fabrikaların yanında, asıl ağırlık metal iş kolunda oldu.
Beyoğlu yakasında haddehaneler (demir çekme), Silahtarağa, Alibeyköy, ve Eyüp tarafına ise çelik ve ağırlıklı olarak döküm fabrikaları kuruluyordu.
Bu yatırımcılardan önemli birisi de uzun yıllar bakkaliye işiyle meşgul olan Vehbi KOÇ'TU.
Ülkede özel sektör fabrikalarının en
büyüklerinden biri olan Türk Demirdöküm Fabrikaları da bu bölgede kuruldu. 1954
yılında Vehbi Koç tarafından kurulan bu fabrikalar ülke sanayisi içinde üretim çeşitliliği, cirosu ve çalıştırdığı işçi sayısı bakımından Türkiye sendikal hareketleri içinde çok
önemli bir yere sahip olmuştu.
Kalorifer, radyatör, soba, şofben ve çeşitli emaye ev eşyaları imalatı
yapan bu sanayi kuruluşunun ürettiği mal ve eşyalar genelleme yapılırsa ev, apartman ve iş yerlerinin belli alanlarında her zaman öncelikli yerlerini alıyorlardı.
Vehbi Koç (Koç Holding) diğer büyük fabrikasını, Arçelik'i de 1955 Yılında Haliç kenarında Sütlüce semtinde kurdu, 1959 yılında ilk çamaşır makinesini, 1960 yılında da ilk buzdolabını burada üretti ve 1968 yılına kadar da üretimine, burada devam etti.
Sanayileşme yolunda yerlerini alan bu iki büyük kuruluşun başına da çok önemli iki kişiyi genel müdür olarak tayin etti.
Bundan böyle Vehbi KOÇ'UN "göz bebeği" diye konuşulan Demirdöküm Fabrikası yönetiminde Burhanettin Günergun, Arçelik Fabrikası yönetiminde ise Adnan Bensel tek yetkili olarak görev yapmaya devam edeceklerdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder