21 Haziran 2014 Cumartesi

15 –16 HAZİRAN 1970 BÜYÜK İŞÇİ DİRENİŞİ

15-16 Haziran 1970 


Türkiye işçi sınıfı tarihine altın harflerle yazılan bu büyük direnişin, elbette birçok nedeni ve birden fazla boyutu var. İşçiler bakımından ekonomik boyutu büyük önem taşıyor…
Sosyolojik boyutu ise çok tartışıldı.  
  
Çeşitli kuruluşlar,  kendi görüşlerine göre çokça değerlendirmeler yaptı. Bazıları, siyasal boyutunu öne çıkardı, kimileri sosyolojik tarafıyla ilgilendi. Değişik bakış açılarıyla çeşitli yorumlar yapan yazarlar, karikatüristler, gazeteciler oldu. 
Şiirler dizildi, kitaplar yazıldı.

İşçi gözüyle bakıldığında bu direniş iş ve ekmek eylemidir.
Ekmeğini kazanmak zorunda olan işçi, “işime devam edebilmem için örgütlü olmam gerekir. Örgütlülüğümü, emeğim için mücadele eden ve var olan haklarımı da tam olarak savunan devrimci yöneticilerin yönettiği sendikalarla sağlarım. 
Uzlaşmacı sarı sendikalardan bana hayır gelmez” demektedir.

Madeni eşya(metal) iş kolunda faaliyet gösteren Türkiye Maden-İş ile Lastik- İş, sendikaları Türk-İşten ayrıldı. Bu sendikalar, bağımsız Basın-İş, Gıda-İş ve Zonguldak Yeraltı Maden-iş sendikalarını da yanlarına alarak önce SADA’yı, (Sendikalar Arası Dayanışma) 13 Şubat1967 günü de DİSK’i kurdular.(Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu)

İşverenlerin yardımları ile kurulan sarı sendikalardan ayrılan işçiler,  bir anda umut olan DİSK üyesi sendikalarda hemen örgütlenmeye başladılar.

Kendilerini engellemeye çalışan işveren ve sarı sendikalara karşı anayasal haklarını kullanarak, demokratik eylemler sonucu meydana gelen direnişlerle sendika seçme özgürlüklerini uygulamaya başladılar. 
Özellikle metal iş kolunda kurulu T. Demirdöküm, Sungurlar Kazan, Elektrometal, Çelik Endüstri ve 1968 Kavel Kablo işçi direnişleri başarılı örnekler olarak işçi sınıfı tarihindeki yerlerini aldı. Lastik işçileri ise Derbi ve Gislavet fabrikalarında demokratik haklarını kullanarak birliklerini perçinlediler.

Bu durum işverenler ve siyasi iktidarı rahatsız etmeye başladı. İşçilerin bilinçlenmesi, devrimci sendikaların güçlenmesi engellenmeliydi…

İşçilerin DİSK’e katılmaları önlenmeliydi…
Hatta DİSK kapatılmalıydı!..

İktidarın ve büyük sermayenin düşüncesi bu yöndeydi.  
   
Onlara göre,1963 yılında Bülent Ecevit’in Çalışma Bakanlığı döneminde çıkarılan Sendikalar Kanunu değişmeliydi. 
O günkü siyasi iktidar (Demirel Hükumeti), sendika değiştirmeyi zorlaştıran ve sendika seçme özgürlüğünü ortadan kaldıran kanun değişikliklerini hemen Meclis’ten geçirdi.

DİSK, bu yasanın insan haklarına aykırı olduğunu, örgütlenme özgürlüğünü ortadan kaldırdığını, ayrıca yürürlükteki Anayasa’ya da aykırı olduğunu çeşitli toplantılarla anlatmaya çalıştı. Bu konuda çok uğraş verdi... 
İktidar kararlıydı, ne olursa olsun, ileride Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilecek, antidemokratik bu yasayı 11 Haziran’da yürürlüğe koydu.

DİSK, 14 Haziran 1970’de Merter’deki Genel Merkezinde bir toplantı yaptı.İstanbul ve Kocaeli’deki tüm işyeri baş temsilci ve temsilcilerin katıldığı bu toplantıda yasal değişiklikler anlatıldı. Yöneticiler, antidemokratik bu yasa hakkında detaylı bilgiler verdi.

Daha sonra işyeri sendika temsilcisi işçiler konuştu. İşyeri temsilcilerinin yaptıkları konuşmalar, baştan sona heyecan ve coşku içinde geçti. Bir döküm işçisi, şöyle konuştu. “Arkadaşlar, bizler sarı sendika zincirlerinden zor kurtulduk. Bir daha o durumu yaşamak istemeyiz. Üretimden gelen gücümüzü yarın kullanmalıyız. Herkes gücümüzün ne olduğunu, ne kadar etkili olduğunu görecektir” dedi.
Bu sözler salonda ki kalabalığı coşturdu; konuşan işçi, uzun süre alkışlandı.

15 HAZİRAN 1970

15 haziran 1970 sabahı İstanbul ve Kocaeli’de DİSK’e bağlı işçiler, çalıştıkları fabrikalarda iş bıraktılar. Fabrikalarının dışına çıktılar. Kendilerine en yakın fabrikalardaki işçilerle buluşmak üzere yürüyüşe geçtiler.

Anadolu yakasındaki işçiler, Gebze, Çayırova, Pendik ve Kartal’dan başlayarak Kadıköy’e doğru yürüdüler. 

Avrupa yakasındaki yürüyüşler ise Bakırköy ve Sağmalcılar’dan başlayarak Topkapı’ya doğru yapıldı. Burada buluşan on binler Sultanahmet ve Eminönü’ne doğru ilerlediler.
                        
Valilik, yürüyen on binlerce işçinin Beyoğlu tarafına geçişlerini engellemek için Haliç Köprüsü ile Galata köprülerini açtırdı.


Önemli bir sanayi bölgesi olan Eyüp ve Silahtarağa’daki T.Demir Döküm, Sungurlar, Elektrometal, Çelik Endüstri, işçileri ise kendilerine katılan Rabak Bakır Fabrikası işçileri ile birlikte Kağıthane ve Cendere’ye doğru yürüyüşe geçtiler.

İstinye’den yürüyüşe geçen Kavel işçileri de, o zamanlar büyük bir sanayi bölgesi olan Levent’te kurulu T.Philips, Eczacıbaşı, Metal Kapak, Tekfen ve diğer birçok fabrika işçileriyle buluştular. 
Önlerine çıkarılan barikatları aştılar...

İstanbul ve Kocaeli’deki yürüyüşlere ise çeşitli fabrikalardan on binlerce işçinin katıldığı belirtiliyordu.

Sendikal özgürlüklerin kısıtlanmasına ve sendika seçme özgürlüğünün yok edilmesine karşı, DİSK’e bağlı sendika üyesi işçiler yürüyor, direniyordu...

Türk-İş’e üye çok sayıda işçi de bu eyleme katılarak sınıfsal destek veriyordu.

SIKIYÖNETİM İLAN EDİLDİ

O dönem iktidarda bulunan Demirel Hükümeti, İstanbul ve Kocaeli’de iki aylık sıkıyönetim ilan etti.
Tanklar ve askeri araçlar sanayi bölgelerine ve bazı fabrika önlerine yerleşmeye başladı.

Demir Döküm ve Rabak Fabrikası işçileri uzun süre işbaşı yapmadılar. İşçiler “En son biz işbaşı yapacağız” diye birbirleriyle karşılıklı iddiaya girdiler. Her iki fabrika işçileri aynı anda işbaşı yapmaya ikna edildiler.

Kadıköy’de ki olay hariç, bu yürüyüşlerin son derece disiplinli geçtiği, herhangi bir taşkınlığa sebebiyet verilmediği görüldü. İşçiler, bu yürüyüşlerde kendi güvenliklerini başarıyla sağladılar.

Bu olaylarla ilgili DİSK’e üye çok sayıda işçi, temsilci ve yönetici tutuklandı. İşçiler ve temsilcileri, sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandılar. 
Davalar Selimiye Kışlasında görüldü.

Duruşmaların yapıldığı günlerde sendikalara üye çok sayıda işçi, iş elbiseleriyle gelip duruşmaları izliyorlardı. Duruşma salonları çok kalabalık oluyordu. İşçileri duruşmalara almamak için bir ara kravat takma mecburiyeti konulduğu söylentileri dolaştı…

İşçiler, bu engelleme yöntemine de çare buldu. Arka ceplerindeki ter silme bezlerini yakalarına iliştirip, “Bunlar bizim kravatlarımız” diyerek girdiler salonlara.
                                  
SINIF SENDİKACILIĞI ŞAHLANDI

15-16 Haziran 1970 direnişi sınıf sendikacılığının şahlandığı kitlesel büyük bir eylemdir.
Devrimci ve gerçek sendikacılığın kayıtlara geçirildiği çok önemli kilometre taşlarından birisidir. 
                                       
Bu şanlı yürüyüşe ilerici aydınlar, devrimci yazarlar, öğrenciler ve emekten yana birçok kuruluş destek verdi.

Bu direnişte unutulmaması gereken çok önemli bir husus şudur. Sıkıyönetime ve çeşitli baskılara rağmen işçiler, sendikalarına ve sendika yöneticilerine sonuna kadar sahip çıktılar.

Sendika yöneticileri Maltepe Askeri Cezaevi’nde tutukluyken, işçiler ziyaret günlerinde yığınlar halinde oradaydılar. Sıkıyönetime rağmen mahkeme salonlarını izleyici olarak doldurup, yöneticilerini yalnız bırakmadılar.

Sonuç olarak gerçek ve devrimci sendikacılığın en önemli kitlesel eylemlerinden olan 15–16 Haziran 1970 Direnişi başarıyla sonuçlandı.

İşçi sınıfının, önemli bir kitle örgütü olan sendikalarına ve onların yöneticilerine inanmışlıklarının ön plana çıktığı bu eylem, iş ve çalışma hayatında büyük değişikliklere yol açtı.

1970’li yıllar, Türk sendikal hareketinin olabildiğince yükseldiği, çalışma hayatında işçi lehine büyük ve yeni kazanımların sağlandığı önemli yıllardır.‘‘Garson maaşı benim maaşım kadar’’ diyerek işçi ücretlerinin çokluğunu işaret eden 1980 darbesinin generali ve ‘‘ben zengini severim’’ diyen başbakanı, darbe sonrası sendika yasalarını ve işçi ücretlerini dibe doğru ayarladılar!..

Sözde “ ileri demokrasi” nutuklarıyla ortalığı çınlatan iktidarlar, antidemokratik sendikal yasaları iyileştirmediler...
Çalışan büyük kitlenin bu gün grevli toplu sözleşme hakkı halâ yok…
Grevli toplu sözleşme hakkı olan bazı sendikalar ise bu gün sanki sanduka* içine sokulmuş görünümündeler.

*Sanduka: Bazı mezarların üzerine mermer veya tahtadan yapılan tabut şeklinde sandık.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder